KAYNAKLAR
Türkiye’de Mağdur Çocuklar Bilgi Notu-1: Genel Bakış
Türkiye’nin de taraf olduğu Çocuk Haklarına dair Sözleşme’nin birinci maddesinde Sözleşme’nin amaçları açısından çocuk 18 yaşını doldurmamış birey olarak tanımlanmaktadır.
Türkiye’de çocuk tanımındaki yaş sınırlamasına ilişkin olarak, Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) gibi bazı yerlerde, özellikle çocuklarla ilgili istatistiklerin tutumunda, 18 yaşını henüz doldurmamış olanlar çocuk kategorisine alınmamaktadır. Bu durum çocuklarla ilgili doğru rakamlara ulaşılmasında sorun oluşturmaktadır.
Uluslararası Çocuk Merkezi (UÇM/ICC), uluslararası sözleşmelerce ve Çocuk Koruma Kanunu’nca da kabul edildiği gibi bireyin “18 yaşını doldurmadan önce ergin olsa bile” (Çocuk Koruma Kanunu, 2005) çocuk sayılmaya devam edilmesi ve bunu her alanda bu şekilde uygulanması gerektiğini kabul etmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 11. Maddesinde on sekiz yaşının doldurulmasıyla erginliğin (reşit) başlayacağı ve evlenmenin kişiyi ergin kılacağı ifade edilmektedir. Aynı Kanununun 12. Maddesinde ise, “on beş yaşını dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınabilir” ifadesi yer almaktadır (TürkMedeni Kanunu, 2001).
Yasaların bir kişi veya grup tarafından ihlal edilmesi sonucunda zarar gören birey mağdur olarak tanımlanır (Mağdur Hakları Daire Başkanlığı, 2015) ve bu bireyin on sekiz yaş altında olması durumunda mağdur çocuk kavramı kullanılır. Mağdur kavramı bireyi zayıf, pasif ve çaresiz olarak nitelendirdiğinden özellikle feminist bakış açısından eleştirilmektedir (Kelly, Burton, & Regan, 1996). Feminist literatürde farklı biçimlerde şiddete maruz kalan, hakları ihlal edilen ve sonucunda zarar gören kadın ve çocukların aslında pasif bireyler olmadıklarını aksine hayatta kalmayı başarmış, öznelliği ve kendini temsil yetkisi (agency) olan bireyler olduklarını vurgulamak için mağdur kelimesi yerine hayatta kalan anlamına gelen survivor kavramıbenimsenmektedir. Hayatta kalan kavramı, ayrıca yaşamı tehdit eden travmatik olaya rağmen, bireyin hayatının devam ettiğini ve umudun varlığını işaret eder. Ancak, hayatta kalan kavramının Türkiye’de henüz yaygınlaşmamış olması ve kamu ve sivil toplum kuruluşları tarafından mağdur kavramının kullanılıyor olması nedeniyle bu Bilgi Notu’nda mağdur kavramını kullanmayı tercih ediyoruz. Mağdur kavramını kullanırken, çocukları pasif, güçsüz, çaresiz ve öznelliği olmayan bireyler olarak görmediğimizibelirtmek isteriz.
Kayıp Çocuklar Başta Olmak Üzere Çocukların Mağdur Olduğu Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun 2010 yılında sunduğu raporda, istismar mağduru çocuklar, sokakta çalışan/yaşayan çocuklar, çalıştırılan çocuklar, suça sürüklenen çocuklar ve üstün yetenekli çocuklar olmak üzere farklı mağdur olma hallerinin olduğu ifade edilmiştir.
Meclis Araştırma Komisyon Raporuna benzer bir şekilde 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu da bir şekilde kanunla ihtilafa düşen çocuğun da mağdur olarak görülmesi gerektiğini ifade etmektedir. Bu kanuna göre, işlenen bir suç sonucu zarar gören çocuk ve suçu işleyen çocuk da mağdur olarak görülmektedir (Akarca, 2010). Ancak, kanunla ihtilafa düşen çocuk ile suç işlenmesi sonucu zarar görerek mağdur olan çocuğun mağduriyetlerinin farklı olması sebebiyle Çocuk Koruma Kanunu’ndaki bu görüşe eleştirel yaklaşımlar bulunmaktadır.